BİR ÜTOPYA DEĞİL, ERİŞİLEBİLİR BİR HEDEF: PEACE-TV / NOT AN UTOPIA, BUT A REACHABLE GOAL: PEACE-TV/BARIŞ-TV/IRINI TV

Sami Ozuslu – 16/11/2024

Dünyayı büyük güçler yönetiyor:

Ekonomik ve askeri bakımdan büyük devletler…

Dünya çapında inanılmaz karlar elde eden şirketler…

Her türlü yasağı, güvenlik tedbirini, kuralı delmekte sıkıntı yaşamayan mafya…

Ve elbette ‘bilgi dolaşımı’, ‘algı yönetimi’…

İşte tam da bu noktada işin içine kitle iletişim araçları giriyor. Yani medya…

Dünya halklarının düşünce ve davranışlarını büyük ölçüde yönlendirme kabiliyetine sahip durumdaki medya kuşkusuz bölünmüş Kıbrıs adasında da önemli ve de bilinçli bir rol oynuyor.

Medyanın (ve elbette günümüzde sosyal medyanın da) adamızda yaşanan kritik süreçlerde nasıl roller oynadığına yakından bakmakta yarar var. 

Ve ‘medya’ konusunda bir ‘hayal’ kurmak lazım. Bir ‘ütopya’ değil, ‘gerçekleşmesi mümkün’ bir ‘hayal’…

Adını PEACE TV koyalım.

BARIŞ TV yani…

IRINI TV…

Adı önemli. Ama asıl önemli olan misyonu…

Gelin ‘hayal’ kurmaya devam edelim…

Aslında harika bir örnek de var bu alanda…

1989 sonrası Avrupa’sında ARTE adıyla bir TV kanalı kurulmuştur. Avrupa Kültür Televizyon Kanalı… Merkezi Strazburg’da bulunan ve hem Almanca hem Fransızca dilinde yayın yapan kanalın kuruluş amacı özetle şöyledir:

“(…) Avrupa halkları arasındaki anlayışı ve yakınlaşmayı pekiştirmek ve Avrupa halkına, Avrupa ve dünya devletlerinin, bölgelerinin ve halklarının kültürel mirasını ve sanatsal yaşamını gösteren ortak televizyon programları sunmak…”

ARTE deneyimi 30 küsur yıldır başarıyla uygulanıyor ve bana göre Kıbrıs için de güzel bir örnek olabilir. Bu konuda ortak bir anlayış ve vizyon ortaya konulabilir, oluşturulacak bir ekip ARTE’yi yakından inceleyerek Kıbrıs’a nasıl uyarlanabileceği konusunda bir fizibilite raporu hazırlayabilir.

ARTE’de temel mantık, toplumları ve halkları politik söylemler yerine kültürel motiflerle yakınlaştırabilmek üzerine şekillendirilmiş.

Kıbrıslı Türk ve Rum toplumları ve elbette bu adadaki diğer toplulukların kültürel varlığı önemli bir külliyat oluşturuyor. Ancak gerek dil sıkıntısı ama gerekse milliyetçi/ırkçı/ötekileştirici terminoloji kullanımı yüzünden aynı adayı paylaşan farklı toplumlar birbirini yeterince bilmiyor, tanımıyor, öğrenmiyor. Ya da yanlış biliyor.

Kültür kavramı çok geniştir. Sanat, edebiyat, tarihsel miras, gelenekler ve tabii ki güncel yaşamın tamamı kültür kavramının içine girer. Kıbrıs’ta Türkçe ve Yunanca dillerinde yayın yapacak böylesi bir TV kanalı, ada insanının birbirini daha iyi tanımasına, öğrenmesine, bilmesine ciddi bir imkan sağlayacak. 

PIK TV’de uzun süre yayımlanan ‘BIZ/EMIZ’ programı bu alanda önemli bir boşluğu dolduruyordu. Ancak çok daha geniş imkanlarla donatılmış, ARTE gibi ‘her eve girebilecek’ bir TV kanalı çok daha etkili olacaktır.

TV kanalı, hele de iki dilli bir televizyon için ciddi finansman lazımdır. ARTE’yi ağırlıklı olarak Almanya ile Fransa kamu yayıncıları sırtlanmışlardır. Bizdeki PIK ve BRT böylesi bir projeye ne kadar destek çıkabilir, emin değilim.

Ancak finansmandan önce her iki toplum liderliğinin böyle bir vizyon konusunda görüş birliğine varması lazımdır. Eğer ‘niyet’ ortaya çıkarsa ‘yol’ da elbette bulunur. AB fonlarından bu konuda kaynak talep edilebilir. Medya alanında barış projelerini destekleyen kurumlardan da yardım alınabilir.

Hiç bilemediniz, BARIŞ TV karasal, uydu, kablolu yayın yerine işe bir YouTube kanalı olarak başlayabilir. Çağdaş teknolojiler kullanılıp masraflar asgariye indirilebilir. 

Yeter ki böylesine evrensel bir projeye taraflar ‘evet’ desin!..

Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar 1974 ile 2003 arasında ‘sıfır temas’ kurabildi. 29 yıllık süreçte resmi propaganda ve eğitim sistemindeki tek yanlı öğretinin de etkisiyle toplumlar arasında güvensizlik daha da beslendi. Geçişler başladıktan sonra bazı tabular yıkıldı. Ancak hala eksik bilgi, yanlış öğreti ya da tamamen bilgisizlik nedeniyle Kıbrıslılar ‘ortak gündem’de buluşamıyor.

Belki yeme içme, eğlenme kültürümüzde benzerlikler büyüktür, ama Kıbrıs sorunu ve bazı olaylar dışında iki toplumun gündemi ayrışıktır. Ekonomi alanından tutun da, iç siyasete, spora kadar her alanda gündemler farklıdır. Haliyle basının gündemi de aynı durumdadır.

Oysa iki dilde yayın yapan bir TV kanalımız olsaydı, şimdiye kadar en azından bazı alanlarda ortak gündemlerimiz oluşabilirdi. Ortak gündem demek, aynı konulara kafa yormak demek. Aynı konularda konuşabilmek, tartışabilmek demek. 

ARTE örneğindeki gibi buna kültürden başlamak akıllıca olabilir. Sadece kültürel ve tarihi mirasımızın değil, ama çağdaş sanat ve kültür olaylarının da anlatıldığı TV programlarını izlemek fena mı olur?

Sanatçılarımızın, yazarlarımızın, şairlerimizin, müzik insanlarımızın tanıtıldığı, birlikte katılıp sohbet ettikleri yayınları izlemek toplumlar arası diyaloğu güçlendirmez mi?

Başarılı sporcularımızın konuk edileceği, hayat hikayelerini ve hedeflerini anlatabileceği TV programları birleşik federal Kıbrıs’a hizmet etmez mi?

Kıbrıs adasına ait ‘anlatılmamış gerçekler’i konu alan, halihazırda yapılmış veya bundan sonra çekilecek belgeselleri iki dilde yayına koymak toplumların yakınlaşmasına yardımcı olmaz mı?

Başta kamu yayıncıları olmak üzere birçok TV istasyonunda ‘Cumhurbaşkanı’ ile başlayıp sürekli ‘ötekini suçlayan’ demeçlerin yer aldığı ‘haber bültenleri’nden hala bıkıp usanmadık mı?

Elimizdeki kumandada çatışmacı yerine uzlaştırıcı bir söylem ve program planlamasıyla yayın yapan BARIŞ TV seçeneğinin de bulunması iyi olmaz mı?

ARTE TV yıllardır Fransız ve Alman halklarına dönük yayınlarını başarıyla sürdürüyor, hatta bazı Avrupa ülkelerinin TV kanalları ile yaptığı işbirlikleri ile ana dili farklı olan kimi toplumlara da ulaşabiliyor.

Dönemin Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterand ile Almanya Şansöylesi Helmut Kohl’ün cesaretle başlattıkları proje, çoğu ticari ya da propaganda amaçlı yayıncı kuruluş arasında nadide bir alternatif olarak 32 yıldır yolculuğuna devam ediyor.

Avrupa’da ARTE ya da Kıbrıs’ta BARIŞ TV tek başına barışı inşa etmekte yeterli olmayabilir. Ancak unutmamak gerekir ki barış da bir kültür meselesidir. Daha doğrusu ‘barış kültürü’ öğrenilebilen, öğretilebilen bir olgudur.

Eğitim kurumları bu bakımdan yaşamsaldır. Medyanın da ‘yaygın eğitim’ misyonuyla önemli bir rol oyandığı ortadadır.

Evet, keşke adanın her iki kesiminde örgün eğitim politikları ‘barış kültürü’ anlayışıyla yeniden inşa edilebilse…

Keşke her iki topluma dönük yayın yapan TV’ler, gazeteler, web siteleri ‘barış kültürü’ ile donatılabilse, yayın politikalarını yeniden oluşturabilse…

Ve keşke, her iki toplumun egemenleri ‘çatışmacı’ söylemin yerine karşısındakini anlamaya açık, ‘uzlaşıcı’ bir söylem tutturabilse…

Elbette bazı olumlu örnekler vardır, ancak liderlikler düzeyinde ne yazık ki ‘barış kültürü’nden epey uzaktayız.

İşte bu yüzden güncel politik çatışmalardan uzak duracak, toplumların farklılıklarından çok ortak yönlerine odaklanacak, geçmişin karanlığından çıkıp bugüne ve yarına bakmayı başarabilecek bir anlayış elzemdir.

Kıbrıs’ta federal bir çözüme elbette masa başında, müzakerelerle varılabilir.

Ancak ‘gerçek barış’a masa başında değil, yaşamın gerçekliğinde ulaşılabilir.

Anlaşma için imzayı zorlayacak, ama imza sonrasında da toplumları ‘barış kültürü’yle donatacak bir hayaldir ‘BARIŞ TV’…

Bir ‘ütopya’ değil, ‘gerçekleşmesi mümkün’ bir ‘hayal’…

Her dilde ‘BARIŞ’ anlamına gelecek bir hayal…

PEACE TV…

IRINI TV…

Ya da FEDERAL KIBRIS TV…

Adı önemli. Ama asıl önemli olan misyonu…

Gelin ‘hayal’ kurmaya devam edelim…

ARTE örneğini tartışalım, konuşalım, ortak bir vizyonda uzlaşalım ve yola çıkalım.

Kim bilir, belki de 30 yıl sonra başka toplumlar da bizim ‘BARIŞ TV’ deneymimizden övgüyle söz eder, onu örnek alır!

Ben inanıyorum. Ya siz?

Posted on Categories 2024