Emperyalizm, Kıbrıs ve Sol

Dr. Abdullah Korkmazhan- 16/11/2024

Sol Hareket Dış İlişkiler Sekreteri

Kıbrıs sorununun oluşumu ve nedenleri üzerine yapılan birçok çalışma ve tartışmada, emperyalizmin sorunun kökenindeki rolü göz ardı edilmektedir.

Anglo-Amerikan emperyalizminin Ada’yı denetim altında tutmak için uyguladığı sistemli böl-yönet politikası, toplumlararası çelişkileri derinleştirip, çatışmaları körüklediği gerçeği, doğrudan ve dolaylı müdahaleleri ile oynadığı rol genellikle ya gizlenmekte ya da yok sayılmaktadır.

Kıbrıs sorununun dış boyutundan, emperyalist güçlerin küresel/bölgesel çıkar ve paylaşım kavgasından arındırılması, yalnızca toplumlararası çatışmaya ve entik çatışmaya indirgenmesi veya esasen bir Türk-Yunan düşmanlığı/çatışması şeklinde sunulması karşılaşılan genel bir yaklaşımdır.

Bunun yanında özellikle 15 Temmuz 1974’de faşist Yunan Cuntası’nın gerçekleştirdiği darbe ve darbeyi izleyen Türkiye’nin 20 Temmuz 1974 askeri işgali ile Anglo-Amerikan emperyalizminin herhangi bir ilişkisinin olmadığı, söz konusu olanın bir Amerikan-İngiliz Dış Politika/diplomasi başarısızlığı olduğu öne sürülür.

Kıbrıs’ın her iki tarafında kurgulanan resmi tarih anlatımlarında da emperyalizm Kıbrıs sorunundaki rolüne değinilmez. Zira toplumların haklı davası ve ulusal var oluş mücadeleleri üzerinden kurgulanan, ortak geçmiş ve sosyo-kültürel etkileşimlerini yok sayan, yalana, tahrifata, karşı tarafı ötekileştirip, düşmanlaştırmaya dayalı uydurma bir tarih anlatımında, emperyalizmin böl-yönet politikalarına ve müdahalelerine değinmek kendi ayağına kurşun sıkmak olurdu.

Kıbrıs, bir yandan Kıbrıslırum toplumu içerisindeki Enosis çabalarının, bir yandan da Kıbrıslıtürk toplumu içerisindeki Taksimci ve ayrılıkçı kesimlerin çabalarının ve emperyalizmin hem bu çabaları kışkırtarak hem de bunlardan yararlanarak, geliştirip uyguladığı komploları sonucu trajik dönemlerden geçmiştir. Kıbrıs’ta iki toplum arasındaki tarihsel, etnik ve diğer farklılıklar ve çelişkiler ile Türkiye ve Yunanistan faktörünü görmezlikten gelmemekle birlikte, Kıbrıs sorununu yaratan ve ülkemizi böldürten Anglo-Amerikan emperyalizmidir.

Emperyalist Büyük Britanya, girdiği heryerde hegemonyasını ve çıkarlarını sürdürebilmek için uyguladığı etnik ve bölgesel çelişkileri körükleme ve Böl-Yönet politikasını, çökmekte olan Osmanlı İmparatorlğundan 1878 tarihinde ele geçirdiği Kıbrıs’ta da uyguladı. Bölgede kontrolünü sağlayıp sürdürmesi ve yayılması için bir köprübaşı işlevi gören Kıbrıs’ın stratejik önemi, II. Dünya Paylaşım Savaşı’ndan büyük bir yıkım yaşayarak çıkan ve birçok sömürgesini kaybeden Büyük Britanya için daha da arttı.

II. Dünya Paylaşım Savaşı’ndan sonra dünya hegemonyasını devralan ABD emperyalizmi, Büyük Britanya ile birlikte bölgede çıkarlarını korumak için Kıbrıs adasını birçok askeri üs ve dinleme tesisi ile tam bir “Batmayan Uçak Gemisi”ne dönüştürdüler.

Kıbrıs’ın kontrollerinden çıkıp, dönemin Bağlantısızlar Hareketi ve Sovyetler Birliği ile birlikte hareket etmesini önlemek ve NATO’nun askersel denetimi altında tutmak için toplumlararası çatışmaları körükleyip, sürekli istikrarsızlığa oynadılar. Doğrudan-dolaylı müdahaleleri ve yönlendirmeleri ile iki NATO müttefiki Yunanistan ile Türkiye tarafından fiilen ikiye böldürtülmesinin zeminini hazırladılar.

Kıbrıs’taki bölünmüşlük emperyalizmin stratejik çıkarları ve üstünlüğünü pekiştirmiştir. Ada üzerinde emperyalist etki ve hegemonya daha da yoğunlaşmış, her iki toplum içerisinde milliyetçilik, fanatizim ve ayrılıkçılığın daha da güçlü zemin kazanmasını sağlamıştır. Soğuk Savaşın son bulmasıyla ne emperyalizm buharlaşıp havaya uçmuştur ne de ülkemiz ve bölgemiz üzerindeki çıkarlarını ve denetimini koruma arayışı son bulmuştur.

ABD’nin bölgesel sömürgecilik ve enerji kaynaklarını denetim altında tutma politikaları çerçevesinde oluşturduğu Büyük Ortadoğu Projesi, Kıbrıs’ı da kapsamaktadır. Irak işgalinde, Afganistan ve Suriye’ye dönük saldırılarda olduğu gibi ülkemiz irili ufaklı birçok emperyalist askeri üs ve dinleme tesisi ile Orta Doğu coğrafyası ve halklarına yönelik saldırılarda sıçrama tahtası olarak kullanılmış/kullanılmaktadır.

Yakın zamandan bazı örnekler bu durumu apaçık ortaya koymaktadır.

İngiltere Başbakanı Theresa May 22 Aralık 2017 tarihinde Ağrotur Üssü’ne gerçekleştirdiği kısa ziyarette, üste görevli yaklaşık 200 askere hitaben yaptığı konuşmada şu ifadelere yer vermişti: “Kıbrıs’ta sizler, bölgedeki askeri faaliyetlerimizin oldukça merkezindesiniz. DAEŞ (IŞİD) hedeflerine düzenlenen 1600’den fazla hava saldırısını buradan yöneten, Ürdün ve Irak’ta DAEŞ’le savaşan ve tekrar ortaya çıkmasını engelleyen ortaklarımız ve müttefiklerimizle çalışan 1450’den fazla personeli destekleyen sizlersiniz… Sizin de burada Kıbrıs’ta yaptığınız, Ortadoğu’daki müttefiklerimizin istikrarını desteklemek için bizim çabamıza güç vermektir”.

İngiliz üsleri 14 Nisan 2018 tarihinde, ABD, İngiltere ve Fransa ile müttefiklerinin Suriye’ye yönelik hava saldırısında da etkin bir şekilde kullanıldı. Askeri üslerden kalkan onlarca savaş uçağı Suriye’ye bomba yağdırdı.

7 Ekim 2023 tarihinden buyana, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa başta olmak üzere batılı emperyalist devletler tarafından Kıbrıs’taki üsler aracılığı ile İsrail’e, Gazze ve Lübnan’daki katliamları için askeri ve lojistik destek sağlanmaktadır. İsrail’e nakledilen silahların ABD ve NATO’nun Avrupa’daki askeri depolarından getirildiği haberleri birçok gazetede yer aldı. ABD ve İngiltere’nin, Ağrotur’dan kalkan uçaklarla Yemen’deki hedefleri belli aralıklarla vurdukları haberleri yine birçok gazete de yer aldı.

Kıbrıs olarak uzun zamandır ABD öncülüğündeki emperyalist koalisyonun Orta Doğu ve Asya’ya yönelik geliştirdikleri stratejilerin tam ortasında bulunuyoruz. Doğu Akdeniz’in askerileştirilmesi çabalarının ve geniş bir NATO paktının oluşturulması çabalarının tam merkezinde yer alıyoruz. Üzülerek söylüyorum, Kıbrıs ve Kıbrıslılar, İngiliz üsleri var olduğu sürece emperyalist saldırıların ve halklara yönelik katliamların dolaylı destekçisi durumundadır. Kıbrıs ve Kıbrıslılar hiç olmadığı kadar savaş tehlikesi ile yüz yüzedir.

Kıbrıs halkı ve Kıbrıs solu olarak ne yazık Kıbrıs’a dönük emperyalist komploları engelleyemedik. Ülkemizin bölünüp, denetim altına alınması ve emperyalist saldırılar için sıçrama tahtası olarak kullanılmasını engelleyemedik.

Kıbrıs Komünist Partisi’nin 1920’lerde ortaya koyduğu bağımsız Kıbrıs politikasına sahip çıkılmadı. İkinci Dünya Paylaşım savaşı ve sonrasında, tüm dünyada bağımsızlık, bağlantısızlık yanlısı hareketlenmeler güçlenirken, birçok sömürge bağımsızlıkları için mücadele verirken, Kıbrıslılar, Enosis ve Taksim politikalarının peşine düştüler.

1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti, tam bağımsız olmasada, yaşatılabilir ve Kıbrıslılar lehine daha ileri bir noktaya taşınabilirdi. Yıkılması için her şey yapıldı. 15 Temmuz 1974’de faşist Yunan cuntasının yaptığı darbe ile 20 Temmuz 1974’de Türkiye’nin gerçekleştirdiği askeri harekat ve işgalin, NATO karargâhlarında planlandığını biliyor, söylüyor ve eleştiriyoruz. Peki Kıbrıslıların, Solun ve yurtseverlerin 1974 trajedisi ile ilgili hatalarını konuşmayacakmıyız?

2000’li yıllarda, ortaya çıkan kampsamlı çözüm fırsatlarını değerlendiremedik. Kıbrıslıtürklerin büyük bir kesimi sokak ve meydanlarda hareket halindeyken, Kıbrıslırumların büyük bir kesimi hareketsizdi. Ortak hareketlenmeyi neden başaramadık? Kıbrıslıtürk çözüm güçlerinin büyük bir kesimi, Kıbrıslırumların Annan Planı’na neden hayır dediğini sormak, anlamak ve Hayır’ın, Evet’e dönüşmesi için çabalamak yerine, suçlama oyununa yöneldi ve ayrılıkçı politikaların peşinden sürüklendi. Peki Annan Planı’nı hazırlayanlar, gerçekten Kıbrıs’ta kapsamlı bir çözüm mü istiyorlardı? Yoksa her biri bir öncekinden daha kötü olan Annan Planı’nın 5 versiyonu ile bugün içinde bulunduğumuz statükoyu mu hedefliyorlardı? Annan Planı ile hedeflenen Kıbrıs’ta çözümmüydü, yoksa emperyalist güçlerin bölgesel çelişkilerinin geçici çözümümüydü?

Crans Montana zirvesinde, çözümün kıyısından geri dönüldü. Çünkü müzakere ve çözüm çabalarını, garantör devletlerin ve liderlerin anlaşmasına, insafına bıraktık. Kıbrıs çözüm güçleri olarak Crans Montana’da yaşananlardan gerekli dersleri çıkardık mı?

Sol ve çözüm güçleri olarak, bugüne kadar yaşananlardan gereken dersleri çıkarmalı, federal birleşik Kıbrıs için birlikte ve ısrarlı bir mücadeleyi örmeliyiz. Kıbrıslılar olarak, her iki toplumdaki sol ve çözüm güçleri olarak, Çözüm ve Barış Komisyonları oluşturarak, nasıl bir çözüm istediğimizi, nasıl bir Kıbrıs’ta yaşamak istediğimizi tartışmalı, çözümü kendimiz aramalıyız.

Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Bu konferansı düzenleyen, emek koyan herkese, tüm yoldaşlara içten teşekkürlerimi sunuyorum.

Posted on Categories 2024